Musiki Sanat, Ruh Sağlığı ve Din İlişkisi
Musiki Sanat, Ruh Sağlığı ve İslam İlişkisi | Musiki ve sağlık konusunun anlaşılması için pek bilinmeyen bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyoruz. Geçmiş zamanda bir tüccarın oğlu ağır hastadır. Hastalığı Bağdat’taki her doktora danıştıktan sonra çaresizlik içinde daha önce düşman olduğu Kindî adında birine dönerler. Çaresizdirler fakat Filozof genç Kindi, adama nasıl yardım edeceğini bilmektedir. Öğrencilerine genç adamı iyileştirmek adına ud çalmalarını söyler ve genç adam iyileşmeye dair hızlı bir tepki gösterir.
Arka planda eşlik eden müzik ile birlikte genç adam, aile işlerine dair önemli olan olayları bir bir anlatmaya başlar. Fakat müzik durur durmaz genç adam yere yığılır. Kindî genç adamın babasına üzülerek artık devam edemeyeceklerini çünkü “Tanrı’nın hastaya bahşettiği yaşam süresini doldurduğunu” söyler.
Musiki Sanat, Ruh Sağlığı ve Din İlişkisi!
Bu hikâyeden çıkarılacak çok şey var. Öncelikle hikâyede, Kindî’nin yüksek bir ahlak timsali olan müsamahasına rağmen zengin ve kötü niyetli tüccarın cezalandırılmasını içeren etik bir mesajla karşılaşılır. Hikâyenin sonu da insanın yeteneklerine rağmen Tanrı’nın planı karşısındaki sınırlılığına vurgu yapar. Fakat benim odaklanmak istediğim nokta, müzik icrasına atfedilen olağanüstü, hatta büyülü güçtür.
Bu, efsanevi bir masal içerisinde sadece bir motif olarak görülse de Kindî, eserlerinde musikinin bu tür güçlere sahip olabileceğinin mümkün olduğunu söylemektedir. Kindî, bu konuda ve özellikle udun yapısı ile güçleri hakkında yazdığı risalelerinde, musikinin, tıbben faydaları da dahil olmak üzere dinleyenler üstünde şaşırtıcı etkileri olabileceğini gözlemlemiştir.
Musiki Sanat, Duygular ve Musiki
Elbette, şen bir şarkının bizi nasıl neşelendirebileceğini ve bir ağıtın bizi nasıl ciddileştirebileceğini ya da üzebileceğini hepimiz biliyoruz. Fakat Kindî, bu durumu daha öteye götürür. Udun dört telinin – ya da belki de “rezonans” demeliyiz– yaşadığımız evrendeki diğer dörtlü sistemlere karşılık geldiğine inanmaktadır. Bunlar; toprak, hava, ateş ve su gibi dört ana unsuru; dört rüzgârı ve cennetin dört köşesini; ayrıca insan vücudunu oluşturduğu varsayılan kan, balgam, sarı safra ve kara safra gibi dört sıvıyı içerir.
Artık onlar hakkında pek konuşmuyoruz ya da daha doğrusu konuşuyoruz ama bilmeden. Birine “neşeli” veya “melankolik” dediğinizde, sırasıyla kan ve kara safra ile bağlantılı olan kişilik tiplerini kastediyorsunuz. Kindî’ye göre, musiki aletlerinin mucitleri, tüm evreni yöneten yapılarla en azından dolaylı olarak temas halindeydi. Kindî, diğer kültürlerin udlarında farklı sayıda teller olduğunu çünkü farklı kültürlerin bu yapılar hakkında farklı fikirleri olduğunu öne sürmektedir.
Hint enstrumanı
Hintlilerin tek telli bir enstrümanı vardır çünkü tüm gerçekliğin birliğine inanırlar, (Muhtemelen Kindî, Vedanta okulunun monizmi gibi bir şeyi kastetmektedir.) Horasan’daki insanlar ise tüm gerçekliğin, düalizm ilkesinden kaynaklandığını düşündükleri için iki telli enstrümanları vardır.
Bir asır sonra, “İhvan-ı Safâ” olarak adlandırılan gizemli bir yazarlar grubunu, musiki üzerine bir mektupta benzer fikirleri ortaya koyarken buluyoruz. Bu tarz mektuplar, felsefi ve dini öğretilerin tüm alanlarıyla ilgilenen ansiklopedi koleksiyonun bir ögesidir. İhvan-ı Safâ, musikinin insanları derinden etkileyebileceği, hatta bir şekilde maddi olmayan ruha ulaşabileceği konusunda hemfikirdir.
Bahsi geçen görüşte olmalarına rağmen sesin havadaki fiziksel titreşimlerden meydana geldiğini bilmektedirler. Bir kaynaktan yayılan sesi, cam üfleyicisi tarafından bir küre içine üflenen erimiş bir cam topuyla karşılaştırırlar. Kindî gibi İhvan-ı Safâ da evreni ve onun tüm parçalarını, matematiksel ve müzikal terimlerle anlayan eski bir geleneği kesintisiz olarak devam ettirmiştir. Bu gelenek, elbette bize “kürelerin müziği” fikrini vermekten sorumlu olan Pisagorculuk’tur.
Musiki Sanat, Makul ve hayali
Kindî ve İhvan-ı Safâ tarafından musikinin etkileri için verilen örnekler, makul ve hayali olanın bir karışımıdır. Muhtemelen genç bir bireyin katatonik bir halden ud dinletesi ile geçici olarak canlandırılabileceğini düşünmemekteyiz ancak dingin bir müziğin sarhoşluktan doğan bir kavgayı durdurabileceğini söyleyen İhvan-ı Safâ, iyi bir noktaya değinmektedir. Bugün klasik müzik, tam da bu sebepten ötürü bazı halka açık yerlerde icra edilmektedir.
Aynı şekilde, tüm bu müzik anlayışının ve onun nedensel güçlerinin altında yatan “bilimsel teori” diyebileceğimiz şey, sahte ve doğru olanın bir karışımıdır. Beden dört sıvıdan oluşmamakta ve periyodik cetvelde dörtten fazla element bulunmaktadır. Fakat Kindî, İhvan-ı Safâ ve onlardan önce gelen Pisagorcular, hakikatin matematiksel bir yapıya sahip olduğunu varsaymakta haklıydılar.
Derin felsefe
Bu aslında derin bir felsefi ilgi meselesidir. Matematik, genellikle filozoflar tarafından a priori akıl yürütme dedikleri şeyin bir paradigma durumu olarak alınır. Bu da onun etrafımızdaki fiziksel dünyanın deneyimine başvurmadan yapıldığı anlamına gelir. On çarpı on’un yüz olduğunu bulmak için deneysel araştırma yapmanıza gerek yok. Pisagor teoremi, gerçek fiziksel üçgenler ölçülerek kanıtlanmamıştır.
Ancak salt düşünce yoluyla keşfettiğimiz matematiksel önermeler, gerçekliği yapılandırırak ortaya çıkarır. Bu nedenle, bir Fizik bölümüne girerseniz, tüm beyaz tahtalarda karalanmış matematiksel formüller görürsünüz. Kindî, özellikle tüccarın oğluyla olan deneyiminden de anlaşılacağı üzere, bir şeyleri yazmanın taşıdığı hayati öneme binaen bizi onaylayacaktır.
Musiki Sanat, Dipnot:
Rüzgâr, Eski Ahit’te çoğunlukla ruhaniliği anlatsa da “dört rüzgâr” ve “cennetin dört köşesi”, Jeremiah 49:36’da kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere dört yönü simgelemektedir.