Yazılarım

Katil kedi ve ilk aşk! Aşkın acısı da güzeldir!

Her ilk aşk kurbanı gibi bir gün ben de aşkın acısını tadacaktım tabii. Bu “Her canlı ölecektir!” gibi bir şey. Aslında aşkın acısı da güzeldir, katlanacaksın. Aşkın acısı da güzeldir ama ilk aşkın acısı! Sonra zaten aşk acılarına da alışıyorsun ve onun da tadı kalmıyor! Büyümek zor iş! Neyse insanca şeyleri bırakalım!

Ve o gün sisli bir sabah vaktiydi. Çalıların arasına oturmuş bir bulutunun içinden inleme sesleri geliyordu. Ve gölgeler sisin için de hareket ediyordu, karagöz ve Hacivat oyunu perdesi gibi. Hacivat kafasını aşağı doğru sallıyor karagöz yerde yatıyordu sanki.

Kediler nankörler onu iliyoruz da peki aynı zamanda katiller mi?

Sis perdesi kalkınca gülünecek bir perde oyunu olmadığını anladım. Eski bir arkadaşım ve Dorina çimenlerin üstünde, çalıların altında çığlık çığlığa sevişiyordu. Sokak gibi aşkta acımasızdır, buralarda güçten düştünüz mü, gözden de düşersiziniz. Ve üremek için birileri mutlaka vardır sokakta.

Aşkın acısı da güzeldir!

Hayatımın kadınını en yakın arkadaşımla beraber yakalamıştım. Çok büyük acı çekmiştim o an, kolum bacağım çaprazlama kesilmişti sanki. Ama o an bir şair bir yazar gibi bir dinginlik bir ilham kapladı üstümü. Masum şapşal, süt dökmüş bir kedi, savaşın ortasında masum bir çocuk gibi oldum.

Öğle dakikalarca onlara baktıktan sonra beynim elim ayağım tutulmuştu. Sonra omuzlarım düşmüş halde bir çuval gibi acılardan bir yığın gibi arkamı dönüp oradan yavaş yavaş uzaklaştım. Onları öldürmedim! Çünkü aşkın acısı da güzeldir!

İlk aşk! Zevk için öldürmek,

O günden sonra sokakların en azılı, en yalnız, en pis, en kötü seri katiliydim artık. Yalnızlığı seçtim ve bazen dişilerden çok acayip cazip kokular gelse de asla onlar için kavga etmedim, onlar için koşmadım, onlarla sevişmedim hiçbiri değmez. Kendimi işime verdim, en iyi yaptığım şeye bazen doymak için bazen zevk için öldürmeye…

Ölen bir aşkın arkasından tırnaklarımla mezarlar kazdım onun yerine ona benzeyenleri gömmek için…

Ve bu aşk beni şair etmişti herkes kadar;

Doğum sancısı gibi çığlık çığlığa

Yeni doğmuş gibi hıçkıra hıçkıra

 

Acısı bile güzeldi aşkın

Eğer olmasaydı,

Göz kapaklarında sakladığın

O masmavi dalgınlığın

 

Biz, umutsuz aşkların

İyi kalpli seri katili

Artık gönülde yer yok

Bir ileri bir geri

Seni de unuturum eskiler gibi

Seni, unuturum herkes gibi

İlk aşk! Yeni bir şans,

Yıllarca sokaklarda berduşluk ettikten sonra düşünmeye başladım; benim de normal, namuslu, vicdanlı, korkusuz bir hayatım olur mu diye. Bir gün bir evim, bir ailem, içime doğru kıvrılıp miskin miskin karşısında yatacağım bir şömine, oyunlar oynayacağım atlayıp zıplayacağım bir bahçem olur mu, ya karnımı sürekli doyuran cömert bir ev sahibi?

Aslında iyi kalpli bir seri katil olduğum için bir gün Allah’ın bana da hayallerime dokunma şansı vereceğini hissediyordum.

Ve o gün gelmişti;

Bir gün, pislik içinde sokak köşesinde sızmışken, saçımın içinde kımıldayan bir şeyler hissettim. Zor açılan gözlerimle ve puslu bir bakışla bir çocuk gördüm. 7-8 yaşlarında sevimli bir çocuk, biraz korkarak biraz sevecen küçük parmaklarıyla saçlarımı karıştırıyordu. Gözlerimi kızgınca açınca tedirgin oldu ve geri çekildi. Sinirlenmiştim ama ilgide hoşuma gitmişti.

  • Çocuk: “ Ay, ne tatlı şey kıvır kıvır, her yanı karma karışık, senin adın berduş olmalı.” diyordu sokakların, seri katillerine.

Gözlerimi kapadım ve beni sevmeye devam etti. Sonra çocuğun yanına iyi giyimli nur yüzlü bir kadın geldi ve çocuk bana bir şeyler mırıldanmayı bırakıp kadınla konuşmaya başladı. Kadının kolundan tutup çekiştirerek, ısrarla bir şeyler söylüyordu.

İnsanlar iyi mi yoksa?

  • Derinden gelen fısıltılarla “ Lütfen anne onu alalım, çok sevimli ona bakarız, sevaptır, hiç değilse biri bu pis sokaktan kurtulsun.” diyordu.
  • Kadın bir an önce oradan uzaklaşmak ister gibi geri geri küçük adımlar atıp “ Yavrum sokakta yatıyor o, in midir cin midir bilinmez. Belki de hastalık taşıyordur, bize zarar verebilir vahşi de olabilir, beni çekiştirmeyi bırak ve bu pis yerden hemen gidelim !” diyordu.

Çocuk onu kendine doğru çekerek ağlamaya başladı, kadın onu kucağına aldı ve sarılıp kulağına bir şeyler söyledi ama ağlamaya devam etti.

  • Onun haline dayanamayan kadın “ Peki, yavrum tamam istediğin gibi olsun, hadi götürelim onu, inşallah bir hayır vardır bunda. ” dedi.

İlk aşk! Yeni bir hayat belki yeni bir ilk aşk,

Daha sonra ikisi yavaşça gelip tatlı bir melodi gibi gelen sesleriyle beni kucaklayıp kaldırdılar. Hiç korkmadan, çekinmeden kendimi onların şefkatli kollarına bırakmıştım.

Ben şaşkınlık için de parmağımı bile oynatmadan neler olacağını bekliyordum. Sokak köşesinde park edilmiş lüks bir arabanın yanına kadar götürdüler.

Beni kaldırıma oturtup bagajdaki gazete kağıtlarını alıp arka koltuğa örtüyorlardı. Daha sonra etrafa bir bakıp beni hızlıca arka koltuğa yatırdılar. Çocuk çok mutluydu, ön tarafa geçip arabayı çalıştırdılar ve yola çıktık.

  • Arkaya dönüp gülümseyerek bana baktı ve “ Bu pis sokaklardan kurtuluyorsun Berduş. Artık senin de bizim gibi bir hayatın olacak, evimizi çok seveceksin. ” dedi.
İlk aşk ve kedi
İlk aşk ve kedi

Adım Berduş,

Bu nazik davranışlara ve güzel sözlere alışık olmasam da hemen şımarıp arka koltuğun deri döşemesine uzanıverdim. Arabanın arka koltuğu bile padişah döşeği gibiydi, evleri bir cennet bahçesi gibi olmalı diye düşünüp iç çekiyordum. İlk aşk bana acı vermişti peki ya bu ilk insan arkadaşlar?…

Yolculuk yarım saat kadar sürdü. Önce ağaçların tepemizde sarmaş dolaş olduğu, gölgeli bir yoldan geçtik. Gerçekten cennet yeryüzüne inseydi böyle olmalıydı. Doğrusu pis kaldırımların, yıllarca misafiri olan bir katil için, bu dünyadan başka cenneti görme şansı yok!

Geldiğimiz yer yemyeşil kocaman bir bahçenin ortasında bembeyaz saray gibi bir evdi. Evin önündeki heykelli havuzun etrafından dolaşıp devasa giriş kapısının önünde durduk. Çocuğun kollarının arasında, mermer merdivenlerden eve doğru çıkmaya başladık.

Her yer cilalıydı, sütunlar, mermerler yer gök cam gibiydi. Sonra beni yere bıraktı zemin öyle temiz, öyle saydamdı ki, su zannedip ayaklarımı kaldırdım, beyaz sarayın sırça meydanında.

İlk aşk! Cennette de düşmanlar var!

O anda sivri dişleri yere kadar sarkan bir pitbull, korkunç hırıltılarıyla üzerime doğru ok gibi fırladı. Boynundaki kalın zincir olmasa iki parçaya ayrılmıştım bile.

O anki müthiş korkuyla kendimi merdiven korkuluklarının arasına attım, tek kolumla son anda kenara tutunarak, düşmekten kurtuldum. Kıllarım diken diken olmuş zangır zangır titriyordum.

Çocuk köpeğin boynuna sarıldı ve onu sakinleştirdi ama benim kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi atmaya devam ediyordu ve boğazım tıkanmış zorla yutkunuyordum.

Katil değişir mi?

Olayın şokundan çıkmaya çalışırken boğazladığım kurbanlarımın ne hissettiğini çok iyi anlamıştım?

Ama bu bende bir merhamete veya mesleğimi bırakıp tövbe etmeye sebep olmamıştı. Hatta karnım daha da çok acıkmıştı. Peki yeni kurbanım kim olacaktı acaba ben de dişiler gibi, eski aşkım gibi ve diğer kediler gibi nankör müyüm?

Gerçekten aşkın acısı da güzeldir tabi çekmeyi bilene! Mesela kadınlar o acıdan keyif almayı ve onunla yaşamayı çok iyi bilirler. Ama erkekler işte onlar acı çeker!

Kediler nankördü! Şimdi bir de katillikleri çıktı başımıza! Aşkın acısı da, kendisi de güzel ve tehlikelidir!

Aşkın acısı da güzeldir ha! Bunu kim dediyse onun Taaaa….!:)

semihbulgur.com

Son Cariye adlı kitabımdaki ” İyi kalpli seri katil Dorina ” adlı öykümden alıntı 07.

Semih Bulgur

l am a knowledge worker who works hard to make you informed about original knowledges from international sources!

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Adblock Detected

Merhaba. Sitemiz yoğun bir emeğin ürünüdür! Sitede dolaşmak için lütfen Reklam Engelleyicinizi Kapatın. Please Close The Ads Protector.