Çikolata turşusu, ne kadar garipse işte beynimin içindekiler de öyle!

Denizin dibinde gözlerimi açıp tuzlu suyun sıkıştırdığı beynimle düşünmeye başladım. Çok mutluydum ve biraz da huzursuz. Onunla sevgili olmuş defalarca beraber olmuştuk ama biz evli değildik. Bu bende bir pişmanlık ve ilahi bir huzursuzluk yarattı. Gerçi kabul etse hemen yarın onunla evlenirdim bu düşünce beni biraz da olsa rahatlatmıştı. Çikolata turşusu gibi bir şey bu!
Kırsalın gelenekselinde mahalle baskısı ve imam askısında yıllarca asılı kaldıktan sonra birden, hiç hesapta yokken sanatla tanışmıştım. Sıcak kumsallardan, kutup sularına atlamak gibi bir şeydi.
Çikolata turşusu,
Çikolata turşusu gibi bir şey acayip… Genelde entelektüel insanlara karışıyorsun sende entelleyip, rahatlıyorsun, sosyalleşiyorsun. İlk zamanlar değişik ve karizmatik geliyor ama insan insan işte sağcısı, solcuyu her biri ayrı bir Dünya. Ama benim geleneksel ve manevi yönüm hep ağır basmıştır, sanatın kokteylinde, davetinde, aleminde, sahilinde, meyhanesinde.
Arabaya döndüğümde giyinmiş kültürfizik hareketleri yapıyordu bana sarıldı. Çok rahat ve neşeli gözüküyordu. Enerji kaybımızı enfes bir köy kahvaltısı ile giderdik ve tekrar yola koyulduk. Egenin muhteşem sahillerinin hepsine uğruyor, yüzüyor eğleniyor, gülüyor, koşuyor ve coşuyorduk her gece…
Suriyeli gizemli kız arkadaş,
Sorduğumda Suriye’den bir kız arkadaşım dedi. Öyle deyince içim biraz rahatlamıştı. Onu bu kadar güldürüp mutlu eden erkek kardeşi bile olsa huzursuz olurdum. Kıskancım, acımadan sokarım akrep gibi, arı gibi, katil gibi ama yılan gibi değil bana sarılanları sokmam, beni sevenleri sokmam!
Göz göze diz dize, vites vitese Bodrum’a kadar gelmiştik. Burası Ege’nin en sevdiğim yerlerinden olduğundan belki de son durağımız olacaktı. Belki de buraya yerleşip kalan ömrümüzü burada geçiririz. Artık zoraki yaşadığım İstanbul bataklığına, asla dönmem diye düşünmeye bile başlamıştım ama kafam burada.

Yollar nereye biz oraya!
Yüzlerce kilometre geçip gitmişti ama bizim neşemiz ve aşkımız bitmiyor, Bodrum’un her tarafını dolaşıyorduk. Aşkımız büyüyordu ama benim cüzdan iyice küçülmeye başlamıştı. Arabada kalıp denizde yıkanarak günlerimiz geçiyordu, o da sesini çıkarmıyordu.
Bu kadar rahat olmasına şaşıyordum doğrusu. Her kız günlerce arabada kalmayı, ağaçların altına tuvaletini yapmayı, bazen restoran tuvaletlerinde yıkanmayı bu kadar eğlenceli bulmaz.
{“Son Cariye” adlı kitabımdaki “Arabalı Sokak Çocuğu Fatima” adlı öykümden alıntılar ( 10 ) }