Yazılarım

Benim kıskanç arabam! Kıskançlık krizine girince Transformers oluyor

Benim arabam öyle kıskançtır ki, biz bir ağaç altında, bir uyku tulumunun içinde sarıp sarmalanıp yatsak bile o gelir bizim aramıza girer. Farları gözlere, tekerleri ayaklara, karbüratörü ağıza dönüşür. Delirmiş, aşık bir Transformers olur ve beni her kaçamağın ortasında yakalayıverir benim kıskanç arabam.

Ama yeni sevgilim yani arabamın üstüne getirdiğim kuma, benim kara gözlü Fatima’m beraber yatmak istemişti, ne yapabilirdim ki? Fatima’yı sahilde ki büfeye künefe almaya gönderdim.

Benim kıskanç arabam! Arabayla konuşmak,

Arabamı bir kenara çekip dakikalarca konuştum, kaportasını okşayıp, torpidosunu silerek sevgili misafirime alıştırmaya çalıştım. Direndi ama elini kolunu bağlayıp arka koltukları yatırınca, artık olandan zevk almaktan başka şansı kalmamıştı. Benim kıskanç arabam…

Fatima elinde poşetlerle zıplaya zıplaya gülerek geldi. Akşamla birlikte kararan denizi izleyerek, bir ağaca yaslanıp bir şeyler içtik. Ve sonra denizin tam ortasında oynaşan bir yakamoz ve onun sahibi kocaman tabak kafalı bir ay vardı.

Hafif bir rüzgar ve uzaydan Dünya’yı izlemek gibi bir şaşkınlık veren bir manzara, çok şanslıydık.  Saatlerce konuştuk diz dize göz göze o hayatını anlattı ben hayatımı anlattım. Küçük bir roman yazıldı, egenin deniz kenarında bir çam ağacı altında.

Gece yeni başlamıştı ama gün bitmiş, gece yarısı olmuştu. Sonra uykunun ağırlığı ikimizi de yerin dibine doğru çekmeye başlamıştı. Sarkan bedenlerimizi toparladık ve arabaya doğru sarmaş dolaş yürüdük. Arka koltuğa uzanıp ön koltukları yatırdık ve bütün camları sonuna kadar açtık.

Arabamın izniyle,

Arabamın müsaade ettiği kadarıyla yıldızları görebiliyorduk. Gökyüzü cam gibiydi, ay dolunay. Ve biz iki yabancı, Dünya gibiydik evrenin bir yerinde küçük tek bir nokta.

 

Benim kıskanç arabam
Benim kıskanç arabam

Deniz orman ve roman!

Karanlık ormanın derinliklerinde, arabam kıskançlıktan çıldırmış sağa sola savrulup, sallanıp duruyordu. Ve sabah oldu, serin bir meltem yüzlerimize dokunup ikimizi de uyandırdı.

Çok mutlu, dinç ve neşeliydim. Hemen şortumu giyip ormandan aşağıya koşarak indim ve sabahın buz gibi egenin saydam denizine daldım. Balıklar; vatozlar, renkli renkli deniz canlıları yeni doğan kızıl güneş bana eşlik etti.Devam edecek…

{“Son Cariye” adlı kitabımdaki “Arabalı Sokak Çocuğu Fatima” adlı öykümden alıntılar ( 09 ) }

semihbulgur.com

Semih Bulgur

l am a knowledge worker who works hard to make you informed about original knowledges from international sources!

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Adblock Detected

Merhaba. Sitemiz yoğun bir emeğin ürünüdür! Sitede dolaşmak için lütfen Reklam Engelleyicinizi Kapatın. Please Close The Ads Protector.