Yaşam

Dünyayı Değiştirmek için Bir Hikaye

Dünyayı Değiştirmek için Bir Hikaye | Telesiyejde duran Alan WIlson, ayaklarının arasından karlı derin vadiye karıncalar gibi dolaşan kayakçılara derin derin bakıyordu. Kar şiddetlenmişti ancak sert hava, kayak severlerin kaymasını engelleyemezdi. Dikkatlice yamaçtan aşağı son hızla kayan kayakçıları seyrediyordu.

Dikkatlice kar gözlüğünü düzeltti. 10 dakikadır birlikte yaptıkları telesiyej yolculuğu boyunca en yakın arkadaşı Karl’la pek konuşmamıştı. Biraz düşünceliydi. Şu sıralar karşısına heyecan verici fırsatlar çıkıyordu ve hayatıyla ilgili nasıl bir yön çizeceği konusunda kafası karışıktı. Evet, insanın önünde hiçbir seçeneğinin olmaması berbat bir şey olsa gerekti ama çok fazla seçenek de insanı strese sokuyordu.

Zirveye giden yolun dörtte üçünü arkalarında bırakmışlardı ki rüzgar kuvvetlendi ve sandalyelerini hafifçe salladı. Karl haritasını çıkardı ve parmağıyla siyah elmas parkurlardan birini işaret etti.

“Couloir Noir şu sağdaki. Ne düşünüyorsun?” diye sordu.

Dünyayı Değiştirmek için Bir Hikaye!

İkisinin de mogullara karşı bir tutkusu vardı. Alan üniversitede 1. klasman kayakçıydı. Çocukluğunu Avusturya’nın Kitzbühel bölgesinde geçiren Karl ise zamanında Olimpiyatlara katılmanın hayalini kurardı. Rocky Dağları’nın yamaçlarına gittikleri yeni yıl tatillerinin hiçbirinde bu mekanı keşfetmemişlerdi.

Alan başını kaldırdı ve çam ağaçlarının arasından kıvrılıp giden dik ve dar parkura doğru baktı. Sonra başka bir tanesine bakarak onaylar gibi başını salladı. Burası, bir uçurumun yamacında dik bir düşüşle başlayan ve aşağı indikçe bakir karın dümdüz uzandığı Ejder Havzası’ydı. “Burası da güzelmiş” dedi.

Telesiyejden inmek üzerelerdi fakat halen hangi parkuru deneyeceklerine karar vermemişlerdi. Sandalyelerinden kayarak indiler ve haritaya bir kez daha bakmak için durdular. Alan parmağıyla daha yakın olan Ejder Havzası’nı işaret etti. Dizlerini büktü, sopalarını kara sapladı ve hemen arkasında Karl ile birlikte inişe başladı.

Dünyayı Değiştirmek! Mogulların Yapım Aşaması

Birkaç saat önce, otelin gürültülü restoranında sıcak ve leziz çorbalarını içiyorlardı. Karl’ın Alan’a hal hatır sorarken sanki onu incitmemeye çalışır gibi bir hali vardı.

“İşi mi kastediyorsun?” diye sordu Alan.

“Evet, ama hayatında olup biten diğer şeyleri de merak ediyorum. Baban iyi mi?”

“Şu an çok daha iyi. Annemin vefatının üzerinden beş yıl geçtiğine inanamıyorum” dedi Alan. Çorbaya doğradığı ekmeklerden bir kaşık aldı fakat önce boğazında düğümlenen yumrunun çözülmesini bekledi. Hastane odasıyla ilgili her detay aklına kazınmıştı: jaluzilerin arasından süzülen akşamüstü güneşi, solunum cihazının sesi, her yerde plastik borular…

Umuda Destek

Umuda Destek adında artık köklü sayılabilecek bir dernek kurmuş ve başkanlığını yapmış, insanlara yardım etmek için türlü fedakarlıklarda bulunmuş bir kadın olan annesinin hayatta olmaması ona hiç adil gelmiyordu. Kanserin vücudunda yayıldığını öğrendikleri günü unutamıyordu.

Sanki teselliye ihtiyacı olan oğluymuş gibi, buz kesmiş elleriyle Alan’ın elini tutarken şöyle demişti annesi: “Alan, canım oğlum, sen benim dünyaya armağanımsın. Benden daha büyük bir fark yaratacaksın.”

Dünyayı Değiştirmek! Kişisel hayatı üzerindeki olumsuz etkiler,

O sıralar Alan, yüksek lisanstan mezun olur olmaz girdiği strateji danışmanlığı şirketinin ilaç sektörüne hizmet veren biriminde canla başla çalışmaktaydı. Yas tutma sürecinde en iyi terapinin çalışmak olduğuna inanıyordu ancak ayın 20 günü seyahat halinde olmanın kişisel hayatı üzerindeki olumsuz etkileri onu rahatsız etmeye başlamıştı.

Annesinin cenazesinden kısa bir süre sonra, New Jersey merkezli çok uluslu ilaç firması Grepter’den bir yetenek avcısı onu aramış ve başkan yardımcılığı pozisyonuna uygun olabileceğini söylemişti. Alan o dönem bu hamleyi yapmaya karar vermişti.

“Evet, anneni ben de özlüyorum. Bana Bangladeş’ten getirdiği o şapkayı halen saklıyorum” dedi Karl. “O şapkaya baktıkça aklıma Umuda Destek derneğine bağış yapmak geliyor. Bütün o projelere kendilerini adayarak çalışıyorlar, benimse elimden tek gelen para yardımı; bari onu yapayım.”

Kariyer Tavsiyesi

Alan kederle, “Al benden de o kadar” dedi. “Dernek çok yakında bir bağış etkinliği düzenliyor ve buna çok daha fazla zaman ayırmalıyım aslında.” Kahvesinden bir yudum aldı ve devam etti. “Neyse, işimden şikayet edemem. Grepter’de çok mutluyum. Harika insanlarla çalışıyorum.”

Karl, “Bunu duyduğuma sevindim” dedi. “Borsada da işler iyi gidiyor, bu da güzel. Ama çalıştığın yer fazla kurumsal değil mi sence de? Büyük bir şirkette çalışacağını hiç düşünmezdim. Orada gerçekten mutlu musun? Sınırlarını yeterince zorluyor mu?”

Alan gülümsedi. Eski dostu Karl kariyer tavsiyesi vermeyi pek severdi. Farklı bir yoldan gitmeyi seçmişti. Matematik lisans diplomasının onu ne kadar ileriye taşıyabileceğini görmek istemiş ve yüksek lisans yapmamıştı. Şimdiyse New York’ta bir serbest yatırım fonu olan LSM Investments’ta çalışıyordu ve deyim yerindeyse çuvalla para kazanıyordu. Alan onun ne söylemek üzere olduğunu az buçuk tahmin etmişti.

Dünyayı Değiştirmek! Tam senlik bir fırsat!

“Ne diyebilirim ki? Şirket birleşmesi süreçlerinde her anlaşma farklı oluyor, yani sürekli yeni bir şeyler öğreniyorum” dedi Alan. “Büyük balıkları kovalıyorum, aralarında uluslararası şirketler de var. Yarısını bile bağlasam terfi yolda demektir.”

Karl, “Peki maaştan ne haber? Hak ettiğini veriyorlar mı sence?” diye sordu.

Alan hak ettiğinin ne olduğundan emin değildi. Üstelik arkadaşının makul bir maaş olarak gördüğü rakamın ne kadar yüksek olabileceğini de bilmiyordu. Abartılı biçimde omuzlarını silkti ve sordu, “Bu mümkün mü sence?”

Karl güldü, ardından sesi ciddileşti. “Şu yüzden soruyorum: LSM’de tam senlik bir fırsat var.” Alan’ın araya girmesini engellemek için elini hafifçe kaldırarak devam etti. “Şöyle söyleyeyim; ilk birkaç yıl boyunca senede yarım milyona yakın kazanıyordum. Zamanla fon büyüklüğüm arttı ve performansım yükseldi. İster inan ister inanma, şu an yılda neredeyse 10 milyon kazanıyorum.”

Risk almak

Alan derin bir nefes aldı. Karl’ın söz ettiği rakam onu afallatmıştı. “Vay canına, Karl” dedi. “Bu inanılmaz. Sen kazanırsın tabii, işinde çok iyisin. Risk almayı seviyorsun. Her zaman kendinden emin biri olmuşsundur.”

Karl, “Bana risk almaktan korktuğunu söyleyeceksen, inanmam” diye yanıtladı. “Yıllardır birlikte kayıyoruz; nasıl bir kayakçı olduğunu biliyorum.” Gözleri parladı. “Yani elbette risk var, ama sokaktaki insandan daha zeki olmak yetiyor. Sen kesinlikle problem yaşamazsın. Bir de derneği düşün; bu kadar para kazanırsan bağışlarınla gerçek bir fark yaratabilirsin. Bir noktada alacağını alıp ayrılabilir, hatta Jenny Wilson Anma Derneği’ni kurup hayatın boyunca bununla ilgilenebilirsin.”

Alan arkasına yaslandı. Karl’ın önerisi gerçekten iyiydi fakat işleri karmaşık hale getirebilirdi. Önceki hafta iş için Kaliforniya’ya gittiğinde başka bir arkadaşı daha Alan’a teklifte bulunmuştu.

Dünyayı Değiştirmek! Başka Bir Paralel Gelişme

Arkadaşı Shiori Masaki ile San Fransisco şehir merkezindeki 1940’lar tarzı bir restoranda buluşacaklardı. Shiori, restorandaki hostes standının yanında Alan’ı beklerken koyu kırmızı ipek elbisesiyle göz kamaştırıyordu.

Neşeli ve kaygısız bir havayla, “Görüşmeyeli uzun zaman oldu” dedi ve Alan’ı yanağından öptü. “Bana vakit ayırdığın için teşekkürler.”

Rahat bir masaya yerleştiler. Alan fıçı bira sipariş etti, arkadaşı ise bir kadeh blush söyledi. Shiori parmağını şarap kadehinin sapında gezdirirken Alan onun zarif, beyaz ellerini ne kadar beğendiğini düşündü. Yüzük parmağının da halen boş olduğunu fark etti.

Silikon vadisi

Görüşüp arayı kapatmaları güzeldi. MBA yaptıkları dönem bir süre sevgili olmuşlardı fakat birincilikle mezun olan Shiori, Kaliforniya’ya yerleşmişti. Büyük bir yazılım şirketine satılan bir internet sitesinin kurucu ortağıydı, ardından biyoteknoloji alanına doğru kayan Silikon Vadisi’nde bir girişime ortak olmuştu. Tüm bunlar kısa sürede Shiori’yi iyi bir gelire kavuşturmuştu.

En son sosyal girişimci olmaya karar vermiş ve üçüncü dünya ülkelerindeki hastalar için tıbbi bakım hizmeti sağlayan bir şirket kurmuştu. Shiori, Alan’la ne zaman konuşsa şirketinin başarılarından daha bir tutkuyla söz ediyordu.

“Yeni yatırımcılar kapıda. Ve sana bir şey diyeyim mi, Gates Foundation bize katıldığından beri yatırımcı bulmak epey kolaylaştı” dedi Shiori. “Artık düze çıktığımıza göre, bir süredir gerçekleştirmeye can attığım birkaç projeye başlayabileceğiz. Bunlardan biri için fikrini almak istiyordum.”

Dünyayı Değiştirmek! Ortaklık kurmak!

Afrika ve Endonezya’daki insanların kanser ilaçlarına, ağrı kesicilere ve antibiyotiklere kolay ve ucuz biçimde ulaşmasını sağlamak için büyük ilaç şirketleriyle ortaklık kurmayı içeren bir plandan bahsetti. “Çok heyecanlıyım ama sektördeki bir şirket bu fikri ortaklık kuracak kadar beğenir mi dersin? Fikrini merak ediyorum.”

Garson siparişleri almaya geldi. “İki kişilik İstiridye Rockefeller. Mükemmel seçim” dedi ve onaylar gibi başını salladı.

Alan Shiori’nin getirdiği bazı materyallere bakarken, Shiori de burada yaşamaktan ne kadar keyif aldığından bahsediyordu. “Ocak ayında bile çoğu gün burada güneşli geçiyor. Ne zaman New Jersey’e gitsem donuyorum” dedi ve Alan’a doğru eğildi. “Seni sörf dersi için Half Moon Körfezi’ne götürmüştüm, hatırlıyor musun? Oldukça iyiydin.”

“Ciddi olamazsın, Shiori! Bence tam hatırlamıyorsun. Sörf tahtasının üzerinde ayakta durmayı ancak başarabilmiştim” dedi Alan gülerek.

Bir Proje

“Eh, yine de benden fazlasını başarmışsın,” diye cevap verdi Shiori. “Her neyse, Kaliforniya hoşuna gitmiş gibi duruyor. Buraya taşınmayı düşündün mü hiç?”
Alan gözlerini kıstı ve “Neden soruyorsun?” dedi.

“Bir projemiz var ve başlangıç sürecinde doğru iş bağlantılarına sahip, yetenekli birine ihtiyacımız var. Sen mükemmel bir adaysın. Konuşmak istediğim konu buydu.”

Shiori’nin dediğine göre bu, insanın karşısına hayatta bir kez çıkacak bir fırsattı. Alan girişimci yanını devreye sokabilecekti. İkisi doğrudan birlikte çalışıyor olacaktı. Shiori ona hafiften takılarak, “Hadi ama, Bill ve Melinda’yla tanışmak ilgini çekmez mi?” diye sordu.

Alan güldü. “Kendimi onlarla ve Bono’yla takılırken görebiliyorum” dedi.

“Şaka bir yana, teklifimi kabul edersen, çok sayıda insanın AIDS veya kanserden ölmesine engel olabilecek bir işte çalışacaksın” dedi Shiori ciddi bir ses tonuyla.

Dünyayı Değiştirmek! Yukarıdan Manzara Güzel

“Pekala, 10 dakika ara” dedi Grepter’in uzun zamandır CEO’su olan Gary Dreisinger. Toplantıya katılan yatırım bankacılarının işi bugünlük bitmişti. Çantalarını toplayıp teker teker toplantı odasından çıktılar. “16.15’te tekrar buradayız” dedi Gary.

Alan ara verilmesinden memnundu ama bu yorgunluğunu almak için yeterli değildi. Kayak tatilinden yeni dönmüştü ve epey uzun bir toplantı oluyordu. Neyse ki sona ermek üzereydi. Ayağa kalktı, gerindi, batı tarafındaki pencerelere doğru yürüdü ve batan güneşe karşı jaluzileri indirdi.

Odada yalnız kalmış ve durumu değerlendirme fırsatı bulmuştu. Schweitzer birleşmesi, üzerinde çalıştığı en büyük anlaşmaydı ve nihai karar birkaç dakika içinde verilecekti. Tüm şartları şöyle bir değerlendirdi. Araştırma akışı dikkatle incelenmişti. Ekip tüm olası gelir-gider sinerjilerini hesaba katmıştı.

İki şirket

Her iki şirket için çıkarılan insan kaynakları haritası, Grepter ve Schweitzer’in birbirini iyi tamamladığını gösteriyordu, yani nispeten az sayıda insanın işine son verilmesi gerekecekti. Tüm zor soruları bağımsız analiz uzmanları sormuş, avukatlar ve bankacılar da üstlerine düşeni yapmışlardı.

Alan kendini çok bitkin hissetti. Anlaşma süreci onun için gergin ve endişe dolu geçmişti. Defalarca Zürih’e gidip gelmiş, toplamda yüzlerce saatlik müzakerelere katılmıştı. Schweizer yönetim kurulu, Grepter’in hisse başına 39 dolarlık ilk teklifini reddetmişti, Alan da 42 dolara yükseltilmesi için görüşmeler yapmıştı.

Plan, bir yandan Grepter’in üretim kapasitesine ve Schweitzer’in umut vadeden ilaç Ar-Ge çalışmalarına yatırım yaparken diğer yandan da Grepter’in faaliyet alanını genişletmekti. Birleşme sonrasında Grepter, global aşı pazarında üstün bir pozisyona gelecek ve kendinden büyük bir rakiple dişe diş rekabet etme fırsatına sahip olacaktı.

Karar zamanı

Kısa süre sonra Gary, elinde bir fincan kahveyle toplantı odasına döndü. Yanında da CFO ve Alan’ın müdürü olan stratejik planlama sorumlusu vardı. Kader anı gelmişti. “Beyler” diye söze girdi Gary ve dördü birden yerlerini aldı.

“Karar zamanı.” Kahvesinden bir yudum aldı ve keskin bir tık sesi çıkararak fincanı cilalı masanın üzerine koydu. “Hepimiz bu anlaşmanın Ar-Ge sürecindeki ilaçlarla ilgili olduğunu biliyoruz ve rakamların olumlu göründüğü konusunda hemfikiriz. Raporları okudum.”

Hemen Alan’a baktı. “Alan, sen Zürih’e gittin ve işi bizzat gözlemledin. Her şey anlattıkları gibi mi?”

“Evet, gerçekten etkilendim” dedi Alan kendinden emin bir şekilde. “Her şey ekibin anlattığı gibiydi. Bence söz konusu ilaç araştırmaları gerçek. Ayrıca çalışanlar da işinin ehli.”

“Pekala” dedi Gary. “Bu işi yapıyoruz. Evrakları hemen hazırlayalım.”

Dünyayı Değiştirmek! Kayak yapmayı sevmek

Diğer iki kişi odadan çıkarken Gary kaldı. Alan notlarını toparladıktan sonra onun elini sıktı, kocaman bir gülümsemeyle, “Pekala, genç adam” dedi. “Sprechen Sie Deutsch?”

“Pek sayılmaz” diye yanıtladı Alan.

“O zaman öğrenmeye başlasan iyi olur. Bir süre Zürih’te yaşamayı düşünür müsün?”

Alan, Gary’ye bakakaldı. “Aklında ne var?” diye sordu.

Sağlam bir konum

“Öncelikle Schweitzer entegrasyonu” diye cevap verdi Gary. “Bu sana operasyon alanında biraz deneyim kazanma fırsatı verecektir.” Manidar bir şekilde gülümsedi, “Ayrıca kayak yapmayı sevdiğini biliyorum, yani orada olmak hoşuna gidebilir.”

“Olabilir” dedi Alan ne söyleyeceğini tam da bilemeyerek.

“Altı ay gibi bir süre sonra da seni global M&A operasyonunun kıdemli başkan yardımcısı görevine terfi ettirmeyi düşünüyorum. Doğrudan bana raporlayacaksın. O zaman geldiğinde bu pozisyon için güçlü bir aday olacağına inanıyorum. Birkaç yıllık global deneyimin olmuş olacak, bu sayede şirkette sağlam bir konuma gelmen işten değil.”

Dünyayı Değiştirmek! Büyük Sıçrayış

Alan akşam yemeği için en sevdiği kuzeni Beth’in evine giderken biraz sersemlemiş hissediyordu, fakat açlıktan mı yoksa önündeki baş döndürücü yol ayrımı karşısında mı böyle hissettiğini kestiremiyordu. Kuzeninin garaj yoluna arabasını çekerken evin kapısı açıldı. Beth’in dört yaşındaki ikizleri Eva ve Kia onu karşılamak için merdivenlerden hoplaya zıplaya indiler ve keyifle bağırmaya başladılar.

Alan arabanın kapısını kapatırken, “Alan Dayı! Alan Dayı! Alan Dayı gelmiş!” diye çığlık çığlığa ona doğru koşup bacaklarına sarıldılar. Alan gülümsedi.

“Brr, hava çok soğuk!” dedi neşeyle. “Haydi içeri girelim. Size hediyeler getirdim.”

Aile Kurma Şansı

Çocuklar Alan’ın huyunu bilirdi. Beth onları şımartmasını istemiyordu fakat Alan onlara daima küçük hediyeler getirirdi ve bu beklentiyle hoplayıp zıplamalarına bayılırdı. Ne var ki her ziyareti onda buruk bir his bırakırdı; bazen aile kurma şansını elden kaçırmış olabileceğini hissetmekten kendini alıkoyamazdı.

İkizler eve doğru koşmaya başladı ve Beth ellerini bir beze silerek onu kapıda karşıladı. Alan’ı yanağından öptu ve kocası Eric de montunu aldı. Alan ceplerini yokladı, iki tane parlak renkli ve yumuşacık yeleli plastik at çıkardı ve kızlara uzattı.

“Kızlar, teşekkür etsenize!” diye bağırdı Beth, ikizler hediyelerini kapıp uzaklaşırken.

“Sağ ol Alan Dayı!”

Yemekte fırında tavuk ve et soslu patates püresi vardı. Alan bir yandan yerken bir yandan o gün yaşananları Beth ve Eric’e anlattı.

Dünyayı Değiştirmek! İkilemde kalmak

“Aman Tanrım!” dedi Beth. “İnanılmaz bir teklif! Peki, sen ne dedin?” Beth ilkokul öğretmeniydi ve kariyer anlamında tutkuları başkaydı ama bir kardeş kadar yakın gördüğü kuzeninin başarılarıyla da her zaman gurur duyardı.

“Düşüneceğimi söyledim” dedi Alan.

“Düşünecek ne var ki? İşi oracıkta kapmadığına şaşırıyorum şu an” dedi Beth hayretle.

Eric gözlemci bir tavırla, “Hım, Alan sanki ikilemde kalmış” dedi.

Farklı seçenekler

Alan onlara Karl ve Shiori’nin tekliflerinden bahsetti ve bir yandan sesli düşünerek bu iki farklı seçeneği tartmaya başladı. “Grepter’de kalırsam, hem doğrudan CEO ile çalışacağım hem de global operasyon tecrübesi edineceğim. Bir de yükselmeye devam edersem…

Yani, şöyle diyeyim, bir Fortune 100 şirketinde üst kademelerde çalışıyorsan dünyaya olumlu bir katkı sağlamaya yönelik gerçek bir şansın olabiliyor. Tabii dereyi görmeden paçayı sıvamamak lazım. Diğer yandan, yatırım şirketinde çalışırsam kısa vadede çok para kazanabilirim, böylece daha kısa süre içinde fark yaratacak bir şeyler yapma ihtimalim artar.”

Beth, “Çünkü annenin yaptığı gibi bir işi maddi olarak destekleyebilirsin, değil mi?” diye sordu.

Dünyayı Değiştirmek! Sevdiğin işi yapmak

Alan başıyla onayladı. “Hem zaten onun gibi insanlar bu işi benden çok daha iyi becerir. Kaliforniya’daki işle ilgili tek çekincem bu. Şansı yaver gitmemiş insanlara hemen yardım etme şansım olabilir, evet ve bu oldukça tatmin edici olacaktır, ama…”

“Peki şu Shiori’yi hâlâ çekici buluyor musun bakalım?” diye sordu Beth gülümseyerek. “Hatırladığım kadarıyla bir zamanlar durum böyleydi. Kendisi çok hoş ve zeki bir kadın.”

Eric lafa girdi ve Alan’ı bu açmazdan kurtardı. “Esas mesele para değil de dünyaya büyük bir katkı sağlayabileceğin işin hangisi olduğuna karar vermek galiba.”

“Doğru” dedi Alan. “Keşke bunun cevabını bilme imkanım olsaydı.”

“Alan, sen tam bir yıldızsın” diye araya girdi Beth. “Sen sevdiğin işi yap, yaratacağın etki kendiliğinden gelecektir.”

UZMANLARIN YORUMU

Alan Wilson’ın önünde çeşitli kariyer seçenekleri var fakat onun tek tutkusu fark yaratacak bir şey yapmak. En büyük etkiyi yaratmak için Alan hangi kariyeri seçmeli?

Bir İK direktörü.

Esenliğini en kapsamlı şekilde destekleyecek tercihi yapmalı.

Her tercih bir vazgeçiş midir, yoksa hayattaki varoluş amacımız ve değerlerimiz bulunduğumuz her noktada bize kendimizi gerçekleştirmek için sayısız fırsat mı sunar? Önemli olan gerçekten bizi mutlu edecek bir amaç ve bizi o amaca götürecek değerlerimizi belirlemektir.

Alan, ölüm döşeğindeki annesinden ona miras kalan, “Sen benim dünyaya armağanımsın. Benden daha büyük bir fark yaratacaksın” temennisini hayat amacı olarak benimsemiş ve hem kariyerini hem de özel hayatını etkileme potansiyeli olan kritik bir karar aşamasında annesinin bu temennisinin etkisi altında kalmış.

Dünyayı Değiştirmek! Esenliği bulmak

Ancak hayatta kendisini gerçekten mutlu edecek amaç bu mu? İşte asıl cevaplanması, belki de hepimizin hayatımızın bir noktasında durup kendi kendimize sormamız gereken soru bu.

Romalı şair Virgil’in dediği gibi, “En büyük zenginlik sağlıktır.” Bu bağlamda, sağlık tanımını biraz genişleterek esenliğe odaklanmak istiyorum çünkü hayat amacımızın ve değerlerimizin en temelde esenliğimizi desteklemesi gerektiğine gönülden inanıyorum.

Buradan yola çıkarak Alan’a kariyer tavsiyesi verecek olsam sanırım önce hayat amacını ve değerlerini belirlemek üzerine çalışmasını önerirdim. Hayat amacını ve değerlerini netleştirdikten sonra nerede ve nasıl bir hayatı olacağına karar vermesi çok daha kolay olacaktır. Alan’a annesinden miras kalan temenniyi hayat amacı olarak kabul edersek ve bu doğrultuda her üç kariyer seçeneğini değerlendirirsek hepsinin kendi içinde dünyada fark yaratacak fırsatlar barındırdığını görürüz.

Risk fonu

Alan’ın yakın arkadaşı Karl’ın teklif ettiği LSM risk fonundaki iş fırsatı, Alan’a diğer fırsatları değerlendirmesi durumunda belki de orta-uzun vadede kazanabileceği maddi geliri kısa vadede sağlayarak annesinin kurduğu sivil toplum kuruluşunu büyütme ve bu vesileyle daha fazla hastaya, hasta yakınına dokunma fırsatı verecektir.

Öte yandan üniversiteden arkadaşı Shiori’nin teklifini değerlendirmesi durumunda ise sosyal girişimci olarak Afrika’daki AIDS ve kanser hastalarına tedavi, ilaç temini üzerine bizzat çalışma fırsatı bulabilir. Üçüncü kariyer fırsatında da mevcut şirketinin Schweitzer ile birleşmesinin operasyonunu yöneterek yeni ilaçların ve tedavilerin hastalara ulaşması konusunda bir fark yaratması mümkün olabilir.

Çok yönlü karar

Esenlik temeline geri dönecek olursak, bu kararı verirken Alan’ın özel hayatındaki tercihlerini de göz önünde bulundurmasını önerirdim. Kendi tanımıyla risk almayı çok sevmeyen yapısının yüksek riskli yatırım fonu yönetiminde görev almaktan nasıl etkileneceğini, çok sevdiği kayak sporunu yapmasına olanak sağlayan İsviçre’ye taşınmasının veya kuzeni gibi sevdiği aile bireyleri ve Karl gibi yakın arkadaşlarının bulunduğu New Jersey’den uzaklaşmasının yaratacağı etkiye bakarak önündeki kariyer fırsatlarını çok boyutlu değerlendirmesi gerekecek.

Esenliğin mesleki boyutunun yanı sıra entelektüel, fiziksel, psikolojik, sosyal, spiritüel, çevresel gibi birçok farklı boyutu olduğunu da düşünecek olursak Alan’ın bu kararı verirken sadece annesinin temennisine bağlı kalmaya odaklanmaması, kısa, orta ve uzun vadede esenliğini en kapsamlı şekilde destekleyecek tercihi yapmasının hem mutluluğuna hem de hayatta varoluş amacını gerçekleştirmesine en fazla katkıyı sağlayarak kendisi ve çevresindekiler için kalıcı bir değer yaratmasına olanak tanıyacağına inanıyorum.

Alan, esenliğini merkeze koyarak yapacağı her tercihte, hangi kariyer yolunu seçerse seçsin amacını gerçekleştirecek ortamı yaratmak için gerekli enerjiyi ve motivasyonu sağlayabilecek, aynı zamanda en büyük farkı yaratabilecektir.

Bir yönetim kurulu başkanı.

Kendi kalbinden geçenlere kulak vererek benliğine uygun bir yolda ilerlemeyi öğrenebilir.

Alan’ın ayağına çok büyük fırsatlar gelmiş durumda fakat annesinin ruhu bu durumun bütün nimetlerinden faydalanmasını engelliyor. Kafasının bu kadar karışmış olması biraz da yas tutma sürecinin sona ermemiş olmasından kaynaklanıyor. Ölmek üzere olduğunu bilen annesi, Alan’ın sırtına büyük beklentiler yüklemiş.

Onun son isteği, Alan’ın kendi hayatına dilediğince yön vermesine engel olmuş ve annesinin yarım kalan görevlerini tamamlama işini ona yıkarak onu mutsuzluğa sürüklemiş. Alan geleceğini annesinin dileklerine göre şekillendirmeye çalışırsa, kendi yaşamının tüm potansiyeline erişme şansını kaçırabilir.

Dünyayı Değiştirmek! Büyük beklenti

Alan’ın kendine sorması gereken birkaç kilit soru var: Profesyonel ve kişisel anlamda bana motivasyon sağlayan unsurlar neler? Kendi hayatımı yaşıyor ve kendi ideallerime göre mi davranıyorum, yoksa vicdanımın yükü altında ezilerek mi hareket ediyorum? Temel becerilerim neler? Beni en çok ne tatmin eder?

Alan’ın bazı kişisel tercihleri aslında nasıl bir yolda olduğunu bize gösteriyor. Hobi olarak kayak yapmasını ele alalım. Ahmakça riskler almıyor. Bir ağaca çarpmasının çok olası olduğu dar yolları seçmek yerine geniş parkurları tercih ediyor. Kayak yaptıkları esnada Karl’dan önce atlayarak parkura başlaması, aslında bir takipçi değil lider olduğunu gösteriyor.

Bu tip ipuçları, yatırım şirketinde çalışmanın onun için yanlış seçim olabileceğinin birer göstergesi. Orada çalışması halinde, çok sayıda farklı deneyimle becerilerini genişletmek yerine, hisse hareketlerini gözlemleyip incelemek için zaman harcayacak ve kapasitesini köreltecek. Dahası, insan ilişkileri onun için bu kadar önemliyken, yatırım şirketinde pek fazla insanla etkileşimde olmayacak.

İnsanlara fayda sağlamak

Üstelik maaş konusunu da Karl kadar önemsemediği de ortada çünkü kazancını sadece kendi menfaatine kullanmayı planlamıyor. Bence Alan paranın bağımlılık yaptığının farkında: Ne kadar çok kazanırsan o kadar çok harcarsın ve bu seni kesinlikle mutlu kılacak diye bir şey yok.

Alan insan ilişkilerinde iyi olduğu için Kaliforniya seçeneği daha uygun gözüküyor, ancak bir iş ağı kurma çabasının ona gerçekten uygun olup olmadığını değerlendirmeli. Burada başka bir soru gündeme geliyor: Arkadaşla iş yapmak mantıklı mı? Doğuştan lider ruhlu Alan, Shiori’nin veya Karl’ın altında çalışırsa onu neler bekler? Onlarla bir yarışa girmesi ve işlerin ters gitmesi durumunda arkadaşlığı zarar görür mü?

Diğer yandan Grepter’de çalışmak, insanlarla birlikte çalışma ihtiyacını tatmin edecek ve çok iyi fırsatların kapısını açacak. Yurt dışında uluslararası bir pozisyonda çalışmak ve bir entegrasyon projesinin sorumluluğunu almak, Alan’a çok değerli deneyimler kazandıracak.

Sosyal girişimcilik

CEO, Alan’a mentorluk yapacağının ve hatta Alan’ın bir gün kendi yerine geçebileceğinin sinyallerini verdi. Alan Gary’ye güvenmeli, seçeneklerini ve aklındaki endişeleri onunla açık ve dürüst bir şekilde konuşmalı; mesela büyük bir ilaç firmasında yapacağı kariyer ile sosyal girişimcilik çabasını birlikte yürütmek istediğini söyleyebilir.

Hatta dünyadaki yoksul insanlara uygun fiyatlı ilaç sağlamaya dayanan bir çalışma şekli geliştirmek Grepter için stratejik anlamda ilgi çekici bile olabilir. Bu konuşma esnasında Alan, Gary’nin onunla neden ilgilendiği ve onunla ilgili aklında neler olduğu hakkında birçok şey öğrenebilir.

Anneni hayalleri

Alan, CEO’dan mentorluk alırken, topluma faydalı olmanın sadece yaptığı işle değil yaşantısının tüm yönleriyle alakalı olduğunu fark edebilir. Sadece bağış yaptığı hayır işleriyle değil, aynı zamanda şirketinde üretilmesine destek olduğu ürün ve hizmetlerle, kurduğu ilişkilerle ve hatta ödediği vergilerle bile bu amaca hizmet edebileceğini görebilir.

Alan mentoruna karşı açık olarak ve kendi kalbinden geçenlere kulak vererek hem benliğine uygun bir yolda ilerlemeyi öğrenebilir hem de dünyaya annesinin hayal ettiğinden bile büyük katkılarda bulunabilir.

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Adblock Detected

Merhaba. Sitemiz yoğun bir emeğin ürünüdür! Sitede dolaşmak için lütfen Reklam Engelleyicinizi Kapatın. Please Close The Ads Protector.