Stres testi, değişim, yaşam, duygular, ilişkiler, gençlik ve korku filmleri!
Stres testi, değişim, yaşam, duygular, ilişkiler, gençlik ve korku filmleri | Stres ve yaşanan olaylar, yaşam olaylarının zorlayıcı etkisi, bunların sayısına, şiddetine, bireyin bunlarla baş edebilme ve bunları denetleme gücüne bağlıdır. Bu nedenle yaşam olaylarının yarattığı zorlanmanın şiddeti ve süresini saptamak çok zordur. Bu zorluğa karşın, aynı kültür ve toplum yapısında yaşayan insanlarda yaşam olaylarının zorlayıcı etkisini ölçen ölçekler geliştirilmiştir.
Stres testi: Zorlamanın ölçülmesi,
Bu ölçeklerde yaşam olaylarının zorlayıcı etkisi en az, hafif, orta, ağır, aşırı, felaket derecesinde sıralanmıştır. Evde, iş yerinde, günlük yaşamdaki küçük çatışmalar en az derecede zorlayıcı olarak kabul edilmiştir.
Bu ölçeklere göre, evde, iş yerinde tartışma, iş saatlerinin değişmesi hafif derecede; gebelik, yakın bir arkadaşın ölümü, yeni bir işe başlama orta derecede; ağır ekonomik kayıp, bireyin kendisinin yada yakınlarının hastalanması ağır derecede; boşanma, yakın bir akrabanın ölmesi aşırı derecede; esir kampı, yangın, zelzele de felaket
derecesinde zorlayıcı yaşam olaylarıdır.
Stres testi. Şu an ve geçmiş,
Kimi insan günlük yaşamında zorlanma yaratan yaşam olaylarının içinde bulunur. Kimi insan için zorlanma yaratan yaşam olayları geçmiştedir, hatırlandıkça zorlar. Kimi insan için yaşam olayları gelecekte yer alır, tasarlandıkça zorlar. Örneğin, bugün işe başlayan insan günlük, geçen yıl arkadaşını kaybeden insan geçmişteki, emekliliği tasarlayan insan gelecekteki yaşam olaylarının etkisi altında zorlanırlar.
Stres testi. Stres ölçmek için yöntemler,
Holmes ve Rahe yaşam olaylarının zorlanma yaratan etkisini ölçebilmek için Yaşam Değişiklikleri Birimi (Life Change Unit- LCU) dereceli ölçeğini hazırlamışlar, bu ölçeği hazırlarken üç temel öğeyi göz önüne almışlardır.
– Olayın insanın günlük yaşamında yarattığı değişiklikler.
– Son iki yıl içinde olayın ne zaman ortaya çıktığı, Olayın belirli bir sürede sonlanması. Olayın iki yıl içinde birkaç kez yinelenmesi.
– Günlük yaşamda değişiklik yapan olayın etkisi ve buna karşı insanın sağladığı uyum.
Yaşamda meydana gelen her değişiklik çeşitli şiddetlerde stres yaratır. Yaşam Değişiklikleri stres testi için birimi derece ölçeğinde, insanın günlük yaşamında değişiklik yaratan ve tüm insanlar için ortak olduğu kabul
edilen 43 yaşam olayı seçilmiştir.
Yaşamın değişmesi,
Son iki yıl içinde olayın ortaya çıktığı zaman “0-6, 7-12, 13-18, 19-24 ay önce” olmak üzere dört zaman birimine ayrılmıştır.
-Olayların etkisi ve buna karşı sağlanan uyum 1-100 puan arasında değerlendirilmiştir. Olayların karşısında genellikle bütün insanlar için ortak olabilen ortalama etki puanları verilir.
– Olayın ruhsal yaşantıdaki etkisini ya da olaya uyum sağlamak için harcanan çaba, başka bir deyişle olayın zorlayıcı etkisini 1-100 arasındaki sayılardan biriyle değerlendirilir.
– Olayların ruhsal yaşantıda önemli bir uyum çabası gerektirmişse 100, hiç çaba gerektirmemişse 1 puan verilir.
YAŞAM DEĞİŞİKLİKLERİ BİRİMİ,
1. Eşlerden birinin ölümü.
2. Boşanma.
3. Eşlerin ayrı yaşaması.
4. Hapiste yatma.
5. Yakın bir aile bireyinin ölümü.
6. Kişisel zarar görme ya da hastalık.
7. Evlilik.
8. İşten atılma yada işten ayrılması…
9. Evlilikte barışma.
10. Emekliye ayrılma.
11. Aile bireylerinden birinin sağlığında değişme.
12. Gebelik…
13. Cinsel güçlükler.
14. Aileye yeni birinin katılması.
15. İş yerine uyum sağlama.
16. Mali durumda değişiklik..
17. Yakın bir arkadaşın ölümü.
18. Farklı bir göreve atanmak.
19. Eşle olan tartışma sayısında değişiklik.
20. Büyük borca girmek.
21. Borçlanmayla ya da ipotekle karşı karşıya kalmak…
Stres testi. Korona virüsü,
22.1, Korona virüsü gibi kitlesel global virüs salgını tehditleri!
22. İş yerindeki sorumlulukta değişiklik.
23. Çocuklardan birinin evden ayrılması.
24. Eşin ailesiyle sorunlar…
25. Olağanüstü kişisel başarı.
26. Eşin işe başlaması
27. Okula başlamak ya da bitirmek…
28. Yaşam koşullarında değişiklik.
29. Kişisel alışkanlıkların değiştirilmesi.
30. Amirlerle sorun-çatışma.
31. Çalışma saatlerinde ya da koşullarında değişiklik,
32. Konut değişikliği.
33. Okul değişikliği.
34. Dinlenme alışkanlıklarında (boş zamanların değerlendirilmesi,
eğlence vb.) değişiklik.
35. Dinsel etkinliklerde değişiklik.
36. Sosyal etkinliklerde değişiklik…
37. Çok büyük olmayan ipotek ya da borç.
38. Uyku alışkanlıklarında değişiklik.
39. Ailenin bir araya gelme sayısında değişiklik.
40. Yemek yeme alışkanlıklarında değişiklik.
41. Tatile çıkma.
42. Yılbaşı, bayram.
43. Küçük yasa dışı işler yapma.
Stres ve zorlanma testi ve hesaplama,
Ölçekte işaretlediğiniz puanları yeniden gözden geçirin. Yaşam değişikliği birimi dereceli ölçeğindeki bütün puanları toplayın.
Toplam puanı ay olarak birim zamana bölün, Örneğin, toplam puan 3000, birim zaman da 30’sa, sonuç 300 puandır.
0-149: Yaşam olayları zorlanma yaratmamıştır.
150-199: Düşük derecede zorlanma
200-299: Orta derecede zorlanma
300’den yukarı: Çok önemli zorlanma altındasınız.
Stres testi, değişim, yaşam, duygular, ilişkiler, gençlik ve korku filmleri | Stres zorlama uyum değişim ve evrim, canlıların içinde yasadıkları ortama uyum sağlamaları, yüzyıllar boyu tartışılan değişme (mutasyon) ve evrim kuramlarının ortaya atılmasına neden olmuştur.
Bu kuramlara göre, canlıların yaşamlarını sürdürmeleri içinde bulundukları doğal ve toplum
sal ortama bağlıdır. Ortam değiştikçe bu değişimlere uyum sağlayan canlı yaşamını sürdürecek, uyum sağlayamayan yok olup gidecektir.
Ortama uymak,
Sözgelişi, kar ve soğuk bölgelerde yaşayan kahverengi, siyah ve beyaz tavşanlardan sadece beyaz renkliler çevreye uyum sağladıklarından, bunlar düşmanlarından gelen tehlikelere karsı kendilerini koruyabilecekler ve yaşamlarını sürdürebileceklerdir.
Böylece bu bölgelerde yasayan beyaz tavşanların türlerini sürdürmelerine karşılık, kahverengi ye siyah tavşanların sayısı giderek azalacak ve sonunda bölgede bu tavşanlar tükenecektir.
Değişim ve evrim,
Afrikada yaşayan insanların çoğunda alyuvarlar hilal ya da orak biçimindedir. Bu tür hücreler daha az oksijen taşıdığından kansızlığa yol acar ama sıtmaya karşı büyük direnç sağlar.
Böylece Afrika’da yaşayan insanlar hem sıtmaya karşı direnç kazanarak, hem de daha az kanla yaşayarak, içinde bulundukları ortama daha kolay uyum sağlamış olurlar.
Degişime ve evrim kuramlarının canlıların aynı kökten geldiği, degişime ve evrime uyum sağlayamayan türlerin ayıklandığına ilişin görüşleriyle tartışmak konumuzun dışında kalmaktadır.
Stres zorlama uyum değişim ve evrim,
Ancak bu kuramlardan yola çıkarak, uzay cağı insanının içinde yaşayacağı ortama uyum sağlayabilmesi için gereken bedensel değişmeyi ve evrimi bugünden tahmin eden bilim adamları olduğunu hahatırlatmak istiyorum.
Bu bilim adamları insanın uzayda ya da başka gezegenlerde yaşaması ve yerleşmesi üzerinde dururken, oralardaki doğal ortama uyum sağlaması için bedeninde önemli değişmeler olacağını vurguluyorlar.
Uzayda insan evrimi,
Uzayda ve başka gezegenlerde yer çekimi olmadığından, orada yaşayacak insanların ayağa, bacağa hatta iskelete ihtiyaç duymayacaklarını işaret eden bilim adamları, buna karşılık büyük bir beyine, gözlere, kulaklara, ellere, kollara gereksinim olacağına dikkat çekiyorlar. Uzay ve gezegenlerde yaşayacak insanın oraya en kolay uyum sağlayacak insanın ahtapota benzeyeceğini ileri sürüyorlar.
Değişim ve evrim kuramlarının türlerinin aslı ve doğal ayıklamaya ilişkin yönleri tartışma konusu olsa bile, doğal ve toplumsal ortamın ve bu ortam içinde yaşayan canlıların her an değiştiğini yadsımak olanaksızdır.
Günümüzde kullanılan yöntemlerin başında, dehşet ve korku filmleri izleyen deneklerin gözlenmesi ve incelenmesi yer alır. Peki bu korku filmleri adrenalin stres ve kaygı düzeyi testi için doğru mu? Bu durum yapay olduğundan, denekler kaygı ve korku veren durumlar yaşayacaklarını bildiklerinden, ölçüm gerçekçi olamaz.
Bu sakıncayı ortadan kaldırmak için, paraşûtle atlayan, sınav kapısında bekleyen insanlar denek olarak alınmıştır.
Sapık korku filmleri toplumu mahvetti,
Böylece insanın içinde bulunduğu durumda ve ortamda ortaya çıkan durumluk doğal kaygı düzeyi ölçülmeye çalışılmıştır. Ne var ki, bu tür ölçümleri yapabilmek için kullanılan dereceli ölçeklerin, poligraftarın, laboratuvar araç ve gereçlerinin söz konusu durumlarda uygulanması zor olduğundan, bu yöntemler de istenileni vermemiştir.
Korku filmleri adrenalin ve stres kaygı düzeyi,
Deneklere amfetamin, isoprenalin, LSD, sodium laktat, yohimbin gibi maddeler verilerek de bu ölçümler denenmiştir. Ancak bu tür maddelerle yapılan ölçümler gerçekçi değildir. Deneğin algıladığı duygulanım durumunun kaygı olup olmadığı bile tartışılabilir. Üstelik bu tür maddelerin deney amacıyla insanlara uygulanması tıp ahlakına uymaz.
Maddeli ve maddesiz, doğal ve yapay koşullar içinde yapılan tüm kaygı ve kaygı düzeyi araştırmalarında, bu durumun yarattığı duyumsamanın öznel olarak ölçülmesi amacıyla dereceli ölçekler kullanılmaktadır.
İnsanları uyuşturmak,
Kaygı durumunda ortaya çıkan bedelsel değişmeleri saptamak için; kan basıncını, kalp vurumunu, solunum sayısını, deri direncini, pupilia değişmelerini, bazal metabolizmayı, ter miktarını ve beyin elektriğini, aynı anda eş zamanlı olarak yazan poligraftardan yararlanılır.
Kaygı durumunda kanda ve idrarda bulunan maddelerin niceliğinde ve niteliğindeki değişmelerle, bu duruma bağlı yeni maddelerin oluşup oluşmadığı da, çeşitli biyokimyasal yöntemlerle belirlenmektedir.
Korkunun ölçülmesi,
Bu tür yöntemlerle yapılan araştırmalar, kaygı duyan insanlarda sempatik sinir sistemi geriliminin arttığını, kandaki adrenalin, noradrenalin düzeyinin yükseldiğini, bu maddelere ilişkin parçalanma ürünlerinin idrarda bollaştığını göstermiştir.
Durumluk kaygı düzeyinin degişmesiyle söz konusu değişiklikler arasında doğru orantılı bir bağlantı bulunmuştur, Bugün kaygının organizmaya sempatik sinir sistemi ve adrenalinle yansıdığı kabul edilmektedir.
Durumluk ve sürekli kaygı ölçümü,
Durumluk ve sürekli kaygının sözcüklerle anlatımını ve bu anlatıma dayanarak kaygı düzeyini ölçmek için bulunan dereceli ölçeklerin en önemlisi ve günümüzde de kullanılanı, spielberger ve arkadaşlarının geliştirdikleri ölçektir.
Toplumsal koşulların ve olayların insan organizması üzerindeki etkisi eskiden beri araştırma konusu olmuştur. Stres zorlanma ve toplum araştırmaları alanında yapılan çalışmalarında tutulan yol, uygulanan yöntem daima tartışma konusu olmuş, araştırma sonuçları şüpheyle karşılanmıştır.
Şüpheli araştırmalar,
Bu nedenle 1960’lı yıllardan önce bu alanda pek fazla araştırma ve çalışma yapılmamıştır. 1960’lı yılların başında strese yaklaşım biçiminin değişmesi, organizmanın biyolojik ve biyokimyasal işlevlerinin izlenmesini sağlayan laboratuvar yöntemlerinin gelişmesi bu alandaki araştırmaları hızlandırmıştır.
Öte yandan, stresle ilgili olduğu kabul editen kan basıncı yüksekliği, kalp, damar hastalıkları gibi organik, ruhsal çöküntü gibl ruhsal hastalıkların nedenleri araştırılırken, toplumsal koşullar ve olaylar üzerinde durularak, değerli veriler toplanmıştır.
Toplumsal olaylar,
Günümüzde toplumsal ortamla yüklenme, zorlanma arasındaki ilişki hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan araştırmalarla incelenmektedir.
Bu araştırmalarda doğal olarak yüklenme, zorlanmaya neden olan toplumsal koşullar ve olaylar yanında, laboratuvarlarda yaratılan deneysel koşullardan ve olaylardan da yararlanılmaktadır. Bütün araştırmalarda yüklenme, zorlanmanın ölçütü olarak ya organizmadaki bedensel, ruhsal belirtiler ya da yüklenme zorlanmayla ilgili bedensel, ruhsal hastalıklar alınmıştır.
Bugün bu alanda yapılan araştırmaların başlıca üç konu üzerinde odaklaştığı söylenebilir.
– Zararlı, zorlayıcı toplumsal etmenlerin niceliğini, niteliğini
saptamak.
Bu etmenlerin organizmadaki etkisini izlemek. Bu etmenlerle ilişkili hastalıkları ortaya çıkarmak bu araştırmaların çoğunluğunu laboratuvar koşulları içinde gerçekleşen hayvan deneyleri oluşturmaktadır.
Zarar veren toplumsal etmenler karşısında organizmanın biyolojik ve biyokimyasal işlevle inceleyen bu tür araştırmalarda denetim ve izleme kolay olmakta ancak elde edilen sonuçların insan için geçerliliği şüpheli kalmaktadır.
Stres zorlanma ve toplum araştırmaları,
İnsanlar üzerinde yapılan deneysel araştırmalarda da stres zorlanma ve toplum, zararlı toplumsal etmenlerden oluşan yapay ortamda alınan sonuçların doğal ortamlarda geçerli olup olmadığı tartışılmaktadır. Zararlı toplum
sal etmenlerin doğal olarak bulunduğu ortamlarda yapılan araştırmalarda da denek grubunun seçilmesi, izlenmesi, yöntem acısından büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bugün bu alandaki bilgilerimiz yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçların karşılaştırılması ve yorumuna dayanmaktadır.
Bugün elimizde olan veriler stres ve toplumsal olaylar araştırmaları sonucu elde edilen dataların karşılaştırılması ve yorumuna dayanmaktadır.
Hayvan deneyleri,
-Hayvan deneyleri: Bu tip araştırmalarda koşullanmış ve koşullanmamış hayvanlar üzerinde çevreden gelen uyaranların hayvan davranışı, biyolojik, biyokimyasal işlevleri üzerindeki etkisi incelenir.
-Laboratuvar koşulları içinde insanlar üzerinde yapilan araştır-
malar,
-Laboratuvar koşulları içinde insanlar üzerinde yapılan araştırmalar: Bu tip araştırmalarda zararlı zorlayıcı niteliği saptanmış değişik fizyolojik ve toplumsal etmenlerin denek grubunda yaptığı davranış değişikliği, biyolojik biyokimyasal işlevler üzerindeki etkisi kontrol grubuyla karşılaştırılıp, incelenir.
ikizler üzerinde yapılan araştırmalar,
İkizler üzerinde yapılan araştırmalar: Değişik toplumsal ortamlarda yetişen tek ve çift yumurta ikizlerinin zararlı zorlayıcı ortamlardaki tepkisi incelenip, karşılaştırılır.
Stres testi. Çeşitli araştırmalar,
Çığ altında kalma, sel, toprak kayması, zelzele gibi doğal afetleri; kaza, yangın gibi felaketleri; cezaevi, esir kampı, sürgün gibi sıkıntılı durumları yaşayan insanlarda yüklenme, zorlanma belirtileri ve bunlarla ilişkili hastalıklar araştırılır.
– Bu alanda göç, yer değiştirme, işsizlik, parasızlık gibi birdenbire ortaya çıkan olumsuz durumlarla stres ve stresle ilişkili hastalıklar da incelenir.
Zorlanmayla ilişkili hastalıkların toplumda görünme (inciden-
ce) ve ortaya çıkış (prevalence) sıklığı araştırılır.
– zorlanmayla illşkili hastalıkların toplumda görünme (incidence) ve ortaya çıkış (prevalence) sıklığı araştırılır. Bu tür hastalıklara ilişkin yaygınlık (epidemiyolojik) taramalar yapılır. Değişik toplum kesimlerinden elde edilen sonuçlar karşılaştırılarak, bedensel ve ruhsal hastalığa neden olan toplumsal ortama ilişkin veriler toplanır.
Özetlemeye çalıştığımız araştırma gruplarından elde edilen sonuçlara, verilere dayanarak toplumsal iletilerin nicelik ve niteliğine ilişkin bilgiler toplanır. Bunların insan üzerindeki kısa ve uzun süreli etkileri incelenir.
Stres ve toplumsal olaylar araştırmaları,
Bugüne dek toplanan bilgilerin, sonuçların, verilerin ışığı altında zarar veren, zorlayıcı olan toplumsal iletilerin niceliği ve niteliğine ilişkin görüşler belirmiştir:
Toplumsal iletilerin baskın, belirli, etkin olmasının; uzun sürmesinin; tekrar etmesinin, zararlı, zorlayıcı toplumsal etmen olabileceģi kabul edilmiştir.
Stres ve toplumsal olaylar araştırmaları , toplumsal iletilerin zararlı, zorlayıcı toplumsal etmene dönüşmesinde iki temel nedenin rol oynadığını ortaya koymuştur.
Bunlardan biri de toplumsal ortamın tehdit edici, tehlikeli nitelik kazanması, toplumsal ortam ile bireyin ruhsal yaşantısı arasındaki çatışmadan dolayıdır.
Doğal ve toplumsal ortamda zarar veren, zorlayıcı etmenlerle kişisel alan, stres zorlama ve mahalle baskısı arasında sıkı bağlantı vardır. Bilindiği gibi, kişisel alan (personal territory) “Benlik”le bütünleşen, “Ben”le başkalarını ayıran mesafedir.
Ben alanı,
İnsanlar bu alanın korunması ve savunması için durmadan çaba harcarlar. İnsan bulunduğu yerde, evde, işte, gezmede, eğlencede, konserde, maçta, taşıma araçlarında kişisel alan elde etmeye çalışır.
Evde, iş yerinde, sokakta, taşıtta kişisel alana istenmeyen insanların girmesi, giren insanlarla anlaşamama ya da hiç kimsenin girmemesi yüklenme ve zorlanma yaratabilir.
Kişisel alan,
Kişisel alanda ya da bu alanın yakınlarında sürekli olarak başkalarının ya da yabancıların bulunması ya da hiç kimsenin bulunmaması zorlanma yaratabilir. Bu tür zorlanmaya şu durumlarda sıklıkla rastlanır:
Zorlama durumları,
– Küçük konutlarda yaşayan kalabalık ailelerde
– Büyük kentlerde cadde ve sokaklardaki kalabalık ve keşmekeş
– Taşıtlardaki insanların üst üste gidip gelmeleri
– Kolay ve rahat hareket edebilecek, koşup, yürüyecek alanla-
rın olmaması
– Çarşıda pazarda alıcıyla satıcının iç içe olması
– Teknolojik gelişme ve sanayileşme sonucu insanların başkala-
rıyla gerçek iletişim kuramaması, yalnızlığı.
İnsanın grup içinde bulunması, toplumsal varlık olmasının kaçınılmaz sonucudur. Grubun ortak amaçları, beklentileri, duyguları, düşünceleri, istekleri, inançları ve kuralları vardır. Aile, arkadaş, ev ve iş ilişkilerinde grup dinamiği söz konusudur. Bireyle içinde bulunduğu gruplar arasında aşağıda sayılan olasılıklar zorlanmaya yol açabilir:
Gurup zorlamaları,
– Bireyin içinde yaşadığı grup tarafından desteklenmemesi. Gencin anne ve babasının desteğinden, memurun iş arkadaşlarının yardımından yoksun oluşu gibi.
– Bireyin grup üyeleri tarafından sürekli engellenmesi, stres zorlama ve mahalle baskısı. Geleneksel eğitim biçimini benimsemiş bir ailenin gencin tüm davranışlarına karşı çıkışı.
– Bireyle grubun öteki üyeleri arasında sürekli bir yarışmanın olması. İşyerinde başarılı olmak ve yükselmek için sürekli çalışma.
– Bireyle grup üyeleri arasında amaç, beklenti, duygu, düşünce çatışması olması.
– Bireyin grubun dışında kalması.
Çocuk ve gençlerde stres, çocuk ve genç toplumsallaşma sürecinde içinde yaşadığı kültürün, gelenek, görenek, din, eğitim, hukuk düzeni gibi temel toplumsal kurumlarından gelen kimi davranış kalıbını benimser. Bu kalıplar
insanın yaşamında bireysel ilkeleri, kuralları, idealleri, inançları oluşturur.
Kuşak çatışması,
Özellikle gençler benimsedikleri ilke ve ideallerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bunlardan ödün vermek istemezler. Esneklik göstermez, uyum sağlamak için çaba harcamazlar. Ancak ideallerle içinde yaşanılan toplumun gerçeği arasında uyumsuzluk oldukça çatışma ortaya çıkar. Bu da çocuk ve gençlerde stres yaratır.
Öte yandan, insan benimsediği kimi ilke ve kuralın geçersizliğini, peşinden koştuğu idealin değersizliğini gördükçe çatışmaya düşer.
Dürüst olmayı, yalan söylememeyi ilke olarak kabul eden birinin çalıma ve iş yaşamında başarılı görünmek için zaman zaman yalana başvurması çatışma yaratır. Yalan söylemese, kendisini yöneticilere, alıcılara karşı başarılı gösteremeyecek, yalan söylese benimsediği ilkelerden birine ters davranmış olacaktır.
İlkelerin bedeli,
İnsanın benimsediği ilkelerin, kuralların, inançların, ideallerin hemen hemen tümüyle toplumda geçerli olanlar arasında tutarsızlık varsa insan kullanageldiği davranış kalıplarını terk eder. Tüm değerlerini yitirir. Bunların yerine yenilerini koyamazsa, bu duruma değersizlik, normsuzuk (anomie) denir. Bu da önemli bir çatışma etkenidir.
Araştırmalar, insanların yavaş olan kültürel ve toplumsal değişmelere uyum sağladığını, ancak hızlı gelişme ve değişmelerde çatışma olduğunu göstermiştir. Hızlı değişmede insan içinde bulunduğu toplum kesiminde, ekonomik ve toplumsal durumunu, rolünü, yerini, ilkelerini, inançlarını, ideallerini, amaç ve beklentilerini yitirir.
Topluma uymak,
Başka bir deyişle; benimsediği, kazandığı, öğrendiği, yapageldiği davranış kalıplarıyla içinde yaşadığı toplumun gereksinimlerine cevap veremez. Topluma uyum sağlayamaz. Her davranışı yeni bir çatışmaya yol açar. Çoğunlukla devrimler, reformlar sonucu yeniden kurulan toplumsal düzende birçok insan için böyle bir durum söz
konusudur.
Devrim ve reformlar,
Devrim ve reform gibi büyük, derin ve geniş boyutlu kültürel ve toplumsal değişmede bunlara ek olarak kültüre yabancılaşmanın neden olduğu çatışmalar ortaya çıkar. insan kendini köklerinden ayrılmış, toplumsal bağlantılarından kopmuş, deneyimleri zayıflamış, değerlerini yitirmiş olarak görür.
Bu konuyu yani çocukluktan gelen bastırılmış duygular konusunu biraz daha açabilmek için sevgili babamın vefat ettiği doneme geri dönmeliyiz.
Babam vefat ettiğinde ben duygularımı nasıl yöneteceğimi bilmiyordum…
Stres testi. Duyguları yönetmek,
Kalbimde nefes almamı zorlaştıran bir “daralma” hissediyordum, ancak etrafımdaki kimse yaşadığım
bu daralmayı nasıl yöneteceğim konusunda bana yardımcı olmuyordu.. Hangi duyguyu yaşayacağı
mi şaşırmış halde ortada dolaşıyordum, biri çıkıp da bana “Ağlamak istiyorsan ağla, bastırma kendini” demiyordu.
Geri dönüp baktığımda o dönemde zaten çevremdeki insanların pedagojik farkındalığının da pek yüksek olduğunu göremiyorum.
Çocuklarda duygu yönetimi,
Halbuki çocuk eğitiminin en önemli iki konusundan biri, çocuğa, “zorda kaldığı sırada duygularını yönetmeyi” öğretmek… Bir diğeri de sosyal yaşama ait “davranış eğitimi” vermekti.
Babamın vefat ettiği günün akşamında, kalbimde yaşadığım sızının adı neydi bilmiyordum… O sızıyı
hissederken ağlamalı mıydım, derin nefes mi almalıydım, oyalanmalı mıydım, uyumalı mıydım bilmiyordum ki…
Stres testi. Henüz 14 yaşında bir çocuktum.
Duyguların acı verici eylemleri karşısında ne yapmam gerektiğine dair hiçbir tecrübem yoktu..
Organizmam (bilinçaltım) kendi çözümünü kendi üretmişti.. Yoldan geçen beyaz arabaları sayarak
acılarımı bastırmaya yönlendiriyordu beni., Kalbimdeki sızıyı bastırmak için oyalanmayı ögreniyordum…
Hangi çocuk olursa olsun baş edemeyeceği bir duyguyla karşılaştığında, bilinçaltı, acıların daha derine inmesine engel olmak için o çocuğu oyalanma davranışına yönlendirir…
Acıyı bastırmak,
Böylece acı bastırılmış olur. Anne babası kavga eden bir çocuğun kenarda bir yerde bebeği ile oynayıp şarkı söylemesi çocuğun çok mutlu olmasından değil, duygularını bastırmaya çalışmasından dolayıdır.
Oyalanma davranışı,
Zavallı ben de öyle yapmışım. Oyalanma davranışı sadece çocuklarda görülmez. Duygusal problemleri olan yetişkinler de acılarını sürekli bastırmak için oyalanma araçlarına tutunurlar.
Oyalanma davranışı, duygu dünyasında acı duyan kişinin, bu acıları hissetmemek üzere yöneldiği davranışlardır. Kişi, çocukluk döneminde içinde hissettiği sıkıntıları nasıl yöneteceğini öğrenmemiş ise karşılaştığı acıları
duymamak için oyalanma davranışına yönelir.
Çocukluk yıllarından itibaren yaşanılan her his, duygu đünyasında bir birikinti halinde toplanır, bastırılan duygular ise öbek öbek bedene yerleşir.
Bu bazen telefon, bazen televizyon, bazen internet, bazen alış veriş, bazen gezmek, bazen sürekli konuşmak şeklinde görülür.
Birey sürekli kendisini meşgul ederek içsel huzursuzluklarını baskı altında tutar. Kendini oyaladığı araçlar elinden alınacak olsa daralır, bunalır, çatacak yer arar.
Stres testi. Duyarsızlaşma aracı,
Oyalanarak duyguları bastırmak çocukluk yıllarında öğrenilen, yetişkinlikte devam eden bir duyarsızlaşma aracıdır.
Anne babasının kavgasına şahit olan bir çocuğun bir köşeye çekilip oyuncakları ile oynaması, mutlu
olduğundan değil, kalbinde hissettiği acıyı bastırmak için oyunu bir oyalanma davranışına dönüştürmesindendir.
Veya yaşadığı bir tacizin aşağılanmasını unutmak için çocuğun kendini okula, derse, eğitime vermesi, aşağılanmışlığı hissetmemek için oluşturduğu bir oyalanma davranışıdır.
Oyalanma davranışları,
Ya da, gece altını ıslattığını fark eden bir çocuğun, annesinin bağırmasının şiddetini hissetmemek için vurdumduymazca hareket etmesi. Gün içinde, aklına, kendisinin alt ıslatan bir çocuk olduğu düşüncesi geldikçe kardeşine çatması, onun canını yakması, akşam saati yaklaştıkça şımarıkça davranışlar sergilemesi, yaramaz bir çocuk olduğundan değil, içindeki huzursuzluğu bastırmak içindir.
Oyalanma davranışları, bir bilinçaltı savunma aracıdır. Bu sayede birey zorluk çektiği duyguların içselleş-
mesini önler, acının bedene yayılmasını durdurur.
Oyalanma davranışları ‘anlık’ olarak işe yarasa da, organizma bu sayede ‘duyguları yöneterek güçlenmek’ yerine ‘acıdan kaçmayı’ öğrenir.
Stres testi. Acıyla yüzleşme,
Çocukluk çağında acıları bastırmak için öğrenilen bu davranış, yetişkinlik yıllarında da devam eder..
Böylesi bireyler problemle yüzleşmek yerine yokmuş gibi davranarak kaçmayı.. sorumluluk alarak problemi çözmek yerine, ötelemeyi, geciktirerek yok saymayı … duygularını özgürce yaşamak yerine, yüzeysel temaslarla geçiştirmeyi kişiliğinin bir parçası haline getirmek zorunda kalırlar…
Uçak fobisi,
Uçak fobisinden kurtulmak için yardım isteyen bir beyefendi vardı, aslında o da yıllarca bastırdığı duygularını, bir uçak yolculuğunda yaşadığı korkudan sonra bastıramaz hale gelmiş, kaygı o an bütün bedenine yayılarak fobiye dönüşmüştü.”
Kendisine uçuş anında bu yoğun kaygıdan kurtulmak için ne yaptığını sorduğumda, “O an zaten bir şey yapamıyorum… ne duygularımı ne de bedenimi yönetebiliyorum. kilitlenip kalıyorum.. sanki kalbim bütün bedenimi ele geçiriyor, çaresizce kasılmalar yaşıyorum.” dedi.
Kaygı ve beden,
Gözlem doğruydu.. Beyefendi, yönetmekte zorluk çektiği bir duygu yaşadığında kasılıyor, kendini sıkıyor, duygularını bedenini kullanarak bastırmaya yöneliyordu.
Halbuki bu durumdan kurtulması için yapması gereken şey ‘kendini bırakmak’tı. ‘Bastırarak güçlendirdiği’ duygularını ‘normalleştirebilmesi’ ve ‘ruhsal özgürlüğünü yeniden elde edebilmesi’ için bu beyefendi;
Stres testi. Bırakmayı öğrenmek,
1- Kaslarını bırakmayı…
2- Duygularını bırakmayı öğrenmeliydi.
Nasıl ki, ‘bastırmak’ duyguların güçlenmesine neden oluyorsa, ‘bırakmak’ da bastırılarak güçlenmiş
duyguların normalleşmesini sağlar.
Bastırılan duygular,
Bastırılan duygular bir öbek gibi organizmada topluca durur. Bastınldığı surece rahatsızlık vermez. Ancak bir korku, panik veya yüksek kaygı anında bu öbek hisler kontrolsüzce bütün bedene yayılır. Organizma artık bu hisleri öbek halinde bastıramadığı için bütün bedeni kontrol altına almaya çalışır. Fobi sırasında bireyin bedenini kontrol edememesinin sebebi, yıllarca bastırdığı hislerin bütün bedene yayılmış olmasıdır.
Boşanma nedenlerinin başında geçimsizlik yer almaktadır. Gerçi yasa uygulayıcıları, geçimsizlikten türlü nedenlere bağlı boşanma davaları açabilmek için geniş kapsamlı kullanılan yasal bir deyim olduğunu ileri sürmektedirler. Evlilikte stres konusu da, geçimsizliğin temellerindendir.
Böyle olduğunu kabul etsek bile, uzun süren ruh hastalığı dışında kalan yasal boşanma nedenlerinin de geçimsizlikten kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kaldı ki, uzun süren ruh hastalıklarının bir bölümü için de geçimsizliğin önemli bir etken olduğu görüşü savunulabilir.
Stres testi. Klasik boşanma nedeni geçimsizlik,
Geçimsizlik nedeniyle boşanan ya da boşanmaya karar veren eşlerin çoğunluğu geçimsizliği tanımlayamadıkları gibi, doğru dürüst, somut bir geçimsizlik örneği de gösterememektedirler. Bir yıldan otuz yıla kadar süren evlilikleri yıkan geçimsizlik ortak bir sözcükle anlatılır: “Anlaşamıyoruz”. Anlaşma bir iletişim sorunudur.
Evlilik, kaynakla alıcının sürekli olarak yer değiştirdiği bir iletişim grubudur. Sağlıklı iletişim için gerekli olan bütün temel ilkeler, kurallar, öneriler evlilik için gereklidir. insanların mutluluğu, çocukların, gençlerin sağlıklı yetişmesi aile iletişiminin sağlıklı olmasına bağlıdır.
Yapılan araştırmalar, çalışmalar ve gözlemlerimize göre karı-koca
arasındaki geçimsizlik nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
• Çocukluk ve gençlik çağından kazanılan kişilik yapısından evlliğe yansıyan olumsuz davranışlar,
• Ruhsal uyumsuzluk,
• Toplumsal uyumsuzluk,
• Rol ve yer karmaşası,
• Eşlerin birbirlerini tamamlamalarında ve bütünleşmelerinde uyumsuzluk,
• Cinsel yaşantıda uyumsuzluk.
• Bu nedenleri geniş anlamda karı-koca arasında iletişim bozukluğu başlığı altında toplayabiliriz. İletişim bozukluğu eşlerin birbirlerini anlamalarını, dinlemeleri, engellediği gibi, eşler arasında gerekli olan eş duyumu, esnekliği, hoşgörüyü özveriyi de ortadan kaldırmakta, evliliğe uyumu sağlayan davranışların oluşmasını zorlaştırmaktadır.
Stres testi. Biz ve bencillik,
Böylece “Biz” yaşantısı olması gereken evilik “Ben” ve “Sen” yaşantısına dönüşmekte, “Ben” ve “Sen” çekişmesi başlamakta, sonunda “Ben”le “Sen” birbirinden ayrılıp kopmaktadır. Çocukluk ve gençlik çağında kazanılan kişilik yapısının özellikleri evlilik yaşantısı içinde değişmeden kalırsa “Biz” yaşantısının uyum sağlayan davranış biçimleri oluşmaz.
Bu durumda evlilik ya eşlerden birisinin özverisiyle kimi kez bir süre, kimi kez sonuna kadar sürdürülür.
Kadınların çilesi,
Toplumumuzda bu özveriyi çoğunlukla kadın gösterir. Kırsal bölgelerde ve geleneksel aile yapısının sürdüğü yerlerde erkeğin baskısı, kadının özverisini zorunlu duruma getirmiştir. Kadın aile içindeki yeri nedeniyle kocası ne yaparsa yapsın ağzını açıp bir çift söz söyleyemez.
Ona karşı çıkmaz. Böylelikle evlilik yaşamı tek yönlü özveriyle sonuna kadar yürür. Ancak bu durum kadın ve yetişkin çocuklar için sorunlar yaratabilir. Ekonomik olarak güçsüz, mesleği, geliri, baba evi olmayan ya da baba ve kardeş evine dönmek istemeyen kadın için boşanma kararı vermek çok güç olur.
Anlayış kimden?
Bu nedenle boşanmayı düşünen birçok kadın bu adımı atamaz. Kocasının yaptıklarını görmezliğe gelip evliliği sürdürmeye çabalar. Durum böyle olmazsa, iki tarafın birbirini anlayıp dinlemeden sürekli olarak kötüleme ve saldırılara dayanan karşılıklı iletilerle aile yaşamlarını, kendileri, çocukları hatta çevreleri için çekilmez, dayanılmaz duruma getirirler.
Günlük yaşamda karşılaşılan olayların bedensel ve ruhsal hastalığa neden olup olmadığını araştırmak için, bunların zorlayıcı niteliklerine göre tanımlanması ve sınıflandırılması gereklidir. Zorlayıcı niteliği birçok araştırmacı tarafından kabul edilmiş olaylara “yaşam olayları” veya “stres ve yaşanan olaylar” adı verilmiştir.
Stres testi, Yaşananlar,
Yaşam olayları kişinin uyum sağladığı, denge ve düzen içinde bulunduğu, süregelen yaşam düzeninde değişiklik anlamına gelen bir ya da bir dizi olaydır. Boşanmak, evlenmek, iş bulmak, işsiz kalmak, sevdiğini yitirmek, yakınıyla bozuşmak gibi.